Anevrizma tedavisi nasıl yapılır?
Anevrizma tedavisi ilaçla olmaz. Mutlaka bir girişim gerekir. Başlıca 2 yöntem vardır; açık cerrahi ile kliplenmesi veya endovasküler yolla tedavisi (kafatasını açmadan damarın içerisinden tedavi).
Anevrizmanın açık cerrahi ile kliplenmesi nasıl yapılır?
Ameliyat doğal olarak genel anestezi altında yapılır. Anevrizmanın beyin içerisinde bulunduğu yere ve cerrahın tercihine uygun bir yerde ve genişlikte olmak üzere kafatasından bir bölüm çıkarılır. Mikroskop altında, beynin etrafındaki boşluklardan ve kıvrımları arasından ilerlenerek üzerinde anevrizma bulunan damara ulaşılır ve bu damarın anevrizma içeren bölümüne kadar ilerlenir. Anevrizmanın normal damarla birleştiği yer çeşitli cerrahi tekniklerle hazırlanarak anevrizma boynuna klips (bir veya birkaç tane) konulur. Bu sırada olası anevrizma kanamasını engellemek amacıyla ana damarı da geçici bir kliple kapatmak gerekebilir. Klipsin konumu ve pozisyonu kontrol edildikten sonra buraya kadar gitmek için kullanılan yoldan geriye dönülerek beyin zarı tekrar dikilir ve kafatasında oluşturulan açıklık kapatılarak operasyona son verilir. Operasyon sonrası yoğun bakıma alınan hasta daha sonra uygun koşullara ulaştığında normal servise transfer edilir.
Anevrizmanın kapalı yöntemle (endovasküler yolla) tedavisi nasıl yapılır?
İşlem genel anestezi altında yapılmalıdır. Genel anestezinin amacı, işlem sırasında duyulması olası ağrı veya acı değildir. Bir veya birkaç saat sürecek bu tedavi sırasında hastanın ve başının 1 mm dahi hareket etmemesi gereğidir. Aynı zamanda, bir beyin tedavisi sırasında hastanın kalp ve akciğer gibi yaşamsal fonksiyonlarının anestezi uzmanı tarafından kontrol altında tutulması hasta güvenliğini arttırmaktadır.
Hastanın kasık bölgelerinin mikroptan arındırımak üzere boyanması sonrasında hasta üzeri steril örtülerle kapatılarak kasık bölgelerinde küçük birer açıklık bırakılır. Kasıktaki atardamardan bir iğne ile girilerek damarın bu segmentine “ introducer “ adı verilen kısa bir giriş yolu yerleştirilir. Genellikle 2 mm çapındaki bu tüpün dış ucunda bir valf vardır ve işlem sırasında dışarıya kanama olmasını tamamen engeller. Kateter adı verilen uzun ve ince plastik tüple görüntüleme rehberliğinde ilerleyerek çok kısa sürede üzerinde anevrizma bulunan damara ulaşmak mümkün olmaktadır. “Kılavuz kateter“ olarak adlandırdığımız bu tüpün içerisinden çok daha ince 2. Bir tüple ilerlenir (ortalama 0.5 mm çaplı “mikrokateter“). Bu mikrokateter ile anevrizma içerisine girilerek (görüntüleme eşliğinde) anevrizmanın içi “koil“ adı verilen çok yumuşak tel sarmallarla bir yumak oluşturarak doldurulur. Buradaki amaç, anevrizma içine kan girmesinin engellenmesidir. İşlem sırasında ana damardan aralıklı olarak yapılan boya enjeksiyonları ile anevrizmanın ne kadar dolduğu, içine kan girip girmediği, komşu damarların ne durumda olduğu gibi incelemeler yapılır. Bu işlem sırasında, damar içerisindeki kan akımının kontrolü veya anevrizma içine yerleştirilen koillerin düzgün sarılması amacıyla bir balon kullanılabilir. Başka bir mikrokateterin ucunda sabit olan çok küçük bir balonla (max 4 mm çapında) kılavuz kateter içerisinden gidilerek anevrizma komşuluğuna ulaşılarak kullanılır. Bu balonun geçici olarak şişirilmesi açık cerrahi teknikteki geçici klipsin etkisini göstermektedir.
Anevrizma boynunun geniş olması halinde, anevrizma içine konulan koillerin ana damara taşmasını engellemek amacıyla damarın bu bölümüne özel bir stent yerleştirilebilir.
Anevrizmanın boyutunun çok büyük olması ve boynunun geniş olması halinde ise, anevrizmanın bulunduğu damarın bu bölümüne “akım yönlendirici stent“ adı verilen ağ örgüsü çok sık olan özel bir stent yerleştirmek gerekebilir.
Anevrizma tedavisi sonrasında iyileşme süreci nasıl gelişir?
- Kanamamış anevrizmalarda;
Açık cerrahi uygulanan hastalar genellikle 1 hafta içerisinde taburcu olurlar. Tam olarak iyileşmeleri birkaç hafta ile birkaç ay sürebilir.
Endovasküler tedavi uygulanan hastalar genellikle 1-2 gün içerisinde taburcu olurlar. Maksimum 1 hafta içerisinde de tamamen normal yaşama dönerler. - Kanamış olan anevrizmalarda;
Hangi yöntemle tedavi edilmiş olursa olsun, tedavinin son derece başarılı geçmesi halinde bile riskli süreç bir süre daha devam eder. Kanamanın oluşturduğu etkiye bağlı olarak gelişebilecek komplikasyonlar kanamayı izleyen yaklaşık 3 hafta süresince etkili olabilirler ve yaşamı riske ederler. Bu sürecin de hasarsız atlatılması halinde bile, hastanın tam olarak iyileşmesi aylar alabilir.
Kanamış olan anevrizmalarda hangi komplikasyonlar gelişebilir?
Anevrizmanın kanaması halinde yukarıda da bahsedilen 2 ana sorun yaşanabilir;
- Vazopazm: beyin ve damarların içinde bulunduğu sıvıya kan karışması halinde gelişebilen bir damar büzüşmesidir. Damarın büzüşmesine bağlı olarak daralması içinden kan akımını da güçleştirdiği için, büzüşen damarın beslediği beyin dokusu yeterince kanlanamaz ve beslenme bozukluğuna bağlı ödem ve / veya hasar gelişir. Erken dönemde saptanması halinde vazospazm tedavisi daha yüz güldürücüdür. Bazı ilaç tedavileri ve beyin – omurilik sıvısının iğneyle veya kateterle kısmen boşaltılarak basıncının düşürülmesi gibi tedavilerin yanı sıra, anjiografi yöntemiyle damarın içinden bu bölgeye ulaşılarak damarın genişletilmesi için balon veya ilaç uygulanması gibi ileri teknik gerektiren uygulamalar yapılabilmektedir.
- Hidrosefali: beyin içerisinde normalde de var olan sıvı dolu boşlukların dolaşımının kan etkisiyle bozulmasına bağlı olarak genişlemesidir. Bu durum beynin kafatası içerisinde sıkışmasına ve beslenmesinin bozulmasına neden olabilir. Hidrosefali gelişmesi halinde, nispeten kolay bir operasyonla bu boşlukların içerisine şant adı verilen bir tüp yerleştirilerek biriken fazla sıvının kafatası dışında bir boşluğa ( göğüs veya batın boşluğu ) aktarılması sağlanabilir.
Anevrizma tedavisi için hangi yöntem daha uygundur?
Beyin anevrizmalarını tedavisi için uygulanan açık cerrahi klipleme operasyonu da, endovasküler tedavi olarak adlandırılan kapalı (damarın içerisinden) tedavi yöntemlerinin her ikisi de etkinliği kanıtlanmış ve uzun dönem sonuçları güvenilir olan yöntemlerdir. Bu seçimde önemli olan nokta, hastanın ve anevrizmanın hangi yönteme daha uygun olduğunun doğru belirlenmesidir. Anevrizmanın yeri, boyutu, komşu damarlarla ilişkisi, komşu beyin dokularıyla ilişkisi, damarın bu bölümündeki akım özellikleri, hastanın genel durumu, hastanın başka hastalıklarının olup olmaması gibi özelliklere göre karar verilmelidir. Günümüzde gelişen yaygın bir kanı, anevrizma tedavisinde eğer endovasküler tedavi (kapalı tedavi) mümkünse bu yolun seçilmesidir. Genellikle, endovasküler tedavi olanağının bulunmadığı durumlarda açık cerrahi klipleme ameliyatı uygulanmaktadır. Bu gelişimin sonucu olarak, beyin cerrahisi camiasında da kapalı yöntemle tedavi yapmak üzere girişimler son zamanlarda başlamıştır. Beyin anevrizmalarının endovasküler yolla (kapalı yöntemle) tedavisi uzun yıllardır nöroradyoloji uzmanları tarafından yapılmaktadır.
Anevrizma tedavisinde yöntem seçimi nasıl yapılmalıdır?
Anevrizmanın hangi yöntemle tedavi edileceği kararı büyük önem taşımaktadır. Bu kararın verilmesinde en çağdaş ve doğru yöntem; açık ameliyatı yapacak beyin cerrahı, kapalı tedaviyi yapacak olan nöroradyoloji uzmanı ve hasta veya hasta yakınının birlikte karar vermesidir. Yukarıda bahsedilen özelliklere göre, sizin hastanızın anevrizması için hangi tedavi yönteminin daha uygun olduğu ancak böyle bir ekibin birlikte vereceği bir kararla belirlenmelidir.
Anevrizma tedavisinde komplikasyon yaşanma olasılığı nedir?
Kanamamış anevrizmanın tedavisi sırasında bir komplikasyon yaşanma olasılığı çok düşüktür. Mevcut anevrizmanın kanaması halinde yaşanabilecek olumsuzlukları önlemek amacıyla yapılan bir tedavinin komplikasyon oranının zaten çok düşük olması gerekmektedir. Böyle bir hastanın tedavisinde komplikasyon yaşanma olasılığı yaklaşık % 1 civarındadır. Kanamış bir anevrizmanın tedavisinde ise yukarıda bahsedilen istenmeyen gelişmeler sıklıla yaşanabilmektedir.
Anevrizma tedavisi sonrasında takip nasıl yapılmalıdır?
Cerrahi klipleme sonrası hastaya tanısal anjiografi yapılarak anevrizmanın tam kapanıp kapanmadığı ve damarlardaki kan akımı kontrol edilir. Endovasküler tedavi sırasında bu kontrol zaten yapıldığı için kısa süre içerisinde bir kontrol genellikle gerekmez. Her iki durumda da, belli aralıklarla hastanın kontrol altında tutulması ve gereğinde kontrol tetkikleri yapılması ile tedavinin stabilitesi kontrol edilmelidir. Kontrolün bir diğer yararı da, damarında zayıf bir noktadan anevrizma gelişen hastada yeni bir anevrizma gelişme olasılığına karşı önlem almaktır.